Yazıya başlamadan önce ilk iki oyunu oynamamış okuyucularımız için keyif bozucu içerik yani Spoiler uyarısı yapayım. Üçüncü oyun öncesi serinin önceki oyunlarından sıkça bahsedeceğim yazıda, hikayeden de bazı kesitler olacağı için, bir nebze keyfinizi kaçırabilir. O yüzden oynamayanların bu uyarıyı dikkate alması fena olmaz. Sözü fazla uzatmadan ön incelememize geçelim...
“Ares düşmanlarımı yok et ve tüm hayatım senin olsun”
İşte bu sözler ile başlıyordu büyük macera. Acaba Kratos başına geleceklerin en ufak bir parçasını biliyor olsa gene de o çaresiz durumdayken Savaş Tanrısı Ares’e böyle yakarmaya devam eder miydi? Bu sorunun yanıtını büyük ihtimal hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz ama bu durumdan da hiç şikayetçi olduğumuzu söyleyemeyeceğim.
Kratos’un içerisindeki gücü gören Ares, onu adeta bir robot gibi kullanmış ve köyleri kasabaları birer birer yakıp yıkmaya başlamıştı. Savaş Tanrısı görevini Kratos sayesinde layıkı ile yapıyordu. Bu durumdan oldukça rahatsız olan tanrılar, Kratos’u bu dipsiz kuyudan bir nebzede olsun çıkarıyorlardı. Kratos kendisine geldiğinde ise parmak uçlarındaki kanın çoktan tüm vücudunu kapladığını farketmişti. Üstelik bu kanlar arasında onun savaştan dönmesini bekleyen ve Kratos’un çok sevdiği karısının, kızının kanı da bulunuyordu. Kratos için başka çözüm kalmamıştı artık. Savaş Tanrısı yok edilmeliydi.
Büyük bir uçurumun tepesinde aşağıya düşerek başladığımız maceramızdaki ikinci perde ise çok daha sert oluyordu. Kratos, giden geleni aratır misali Ares’ten çok daha iyi bir iş yapmayı başarıyor ve tüm kini ve nefretini çıkardığı savaşlar ile kusuyordu. Atina şehrinin düşmesi tanrılar için bardağı taşıran son damla olmuştu. Herşeyden habersiz askerlerine yardım için koltuğundan inen Kratos, büyük bir savaştan sağ çıkmak için güçlerinden feragat etmesi gerekmişti. Karnına saplanan kılıç ile birlikte ise başımıza geleni anlıyor fakat bunun için çok geç olduğunu da farkediyorduk.
0 Response for the "God of War 3"
Yorum Gönder